BANA KARIŞAMAZSIN. BEN HÜRÜM !""

Saygı değer okuyucularım.
Bu zamanda yaşama biçimlerinden çok şikayet ediyoruz. Anne-babalar, evlatlar, işçi-işveren, idare eden ve edilen olarak.
Peki, ama neden?
Herkes hür olmanın gereklerini yerine getirmiyor mu? Serbestçe düşüncesini ortaya koymuyor mu?
Serbest düşünce ve ona dayalı olarak davranmayı elde etmek için ne gayretler gösterildi? Başka milletler üzerinde, güya, ne gözlemlerde bulunup, örnekler getirilip, işgüzarlıklar yapıldı.
Bazı aileler de, yabancı dil konuşmak, yabancı mutfaklardan alıntı yapılarak yemekler yemek, yabancı ülkelerin yemeklerinin sunulduğu lokanta ve kafeler açmak, buralara giderken o ülkenin usulünce giyinmek. Bunları biz yapmadık mı? Bunlar bazı sanatçı, bazı entelektüel denilen, entel-dantel kesim tarafından sergilenmedi mi? Bunlar gıpta ile bakılmadı mı? Hatta iç geçirilip, alkışlanmadı mı?
Evet. Aynen böyle oldu. Müslümanlığımıza rağmen. Müzminliğimize rağmen. Günah olup olmadığına bakmadan. Helal haram demeden.
Öyleyse, buyurun böylesine.
Bütün milletler, devletlerine dini, örfi ve ahlaki yapılarını bozmamak için tercih belirlerken ve bunu dünyada rahat yaşamalarını geliştirerek yapmasını isterken, biz yalnız ekonomik gelişmişlik ve rahat yaşamayı istedik. Temel değerlerimize, yapı harçlarımıza sırt döndük. Bana karışamazsın. Ben hürüm. Aile, mahalle ve toplum karışamaz denildi. Öyle ki, öğretmenler eğitim veremez, ancak öğretir seviyesizliğine düşürüldü.
İş bu derekeye düşürülünce, şikayet eden edene.
İnsanlık bu acınası durumda iken, İslamiyet onların elinden tutup çıkarmak için gönderilmiştir. İslam Peygamberi Hz. Muhammet (sav) efendimiz bunun mücadelesini vermiştir. Sahabeler ve onları takip eden seçkin Müslümanların güzel örnekliği ve ayrıcalıkları buradan gelmektedir. Ecdadımızın; açlık ve imkansızlıklar içindeyken bile bozulmayarak, örnek gösterilerek, kendilerinden bahsettirmeleri bundandır.
Çünkü onlar, her şeye rağmen şu sese kulak verip, ona bağlı kalacaklarına dair verdikleri sözde durmuşlardı:
' Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekatı verirler. Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, ebedi olarak kalacakları, içinde ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler vadetti. Allah'ın rızası ise bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır.' (Tevbe/71,72)
Sağlıcakla kalın.