Son dönemde ülkemizde uygulanan enflasyon düzeltmesi uygulamasının, iş dünyamızı derinden etkileyen bir dönüşüm yaşatmaktadır. Bu uygulamanın başlangıcında, öz kaynağı güçlü olan firmalar için olumlu sonuçlar doğuracağı öngörüsü hâkimdi. Ancak pratiğe döküldüğünde, daha çok borçla veya krediyle işlerini döndüren şirketler için beklenmeyen zorluklar ve ek vergi yükleriyle karşı karşıya kaldık.
Özellikle düşük öz kaynağa sahip ve borçlanma ile faaliyet gösteren işletmeler için, bu uygulama beklenmedik mali zorluklar yarattı. Duran varlıkların değer kazancının bir gelir olarak vergilendirilmesi, birçok işletmenin önemli mali yükler altına girmesine sebep oldu. Örneğin, bir sanayi işletmesinin, uzun yıllar önce satın aldığı makineler enflasyon nedeniyle değerlenmiş durumdadır. Enflasyon muhasebesi kuralları gereği, bu makinelerin değer kazançları kar olarak vergilendirilir. Ancak işletme, bu değer artışını gerçek anlamda nakde çeviremez.
Mevcut durumda, firmalarımızı olmayan kârlar üzerinden ek bir vergi yükü ile karşı karşıya bırakma riski bulunmaktadır. Sanayicilerimizin içinde bulunduğu zor koşullar ve finansal baskılar göz önüne alındığında, ilave vergi yükü getirecek uygulamalardan kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.
Enflasyonla mücadele programı kapsamında gerçekleştirilen adımların üretim ve istihdam üzerindeki olumsuz etkilerini asgariye indirmek gerektiği açıkça ortadadır. Sanayi odası olarak, iş dünyasının görüş ve taleplerinin dikkate alınarak, bu konuda kapsamlı bir yeniden değerlendirme yapılmasını bekliyoruz. İşletmelerimizin bu süreçte daha rahat bir nefes alabilmesi ve ekonomik faaliyetlerini sürdürebilmesi için gerekli düzenlemelerin sağlanması, ekonomik istikrarımızı korumak açısından büyük önem taşımaktadır.