Bu yılki Camiler ve Din Görevlileri Haftasının ana teması Cami ve İlim.
Cami ve ilmin insanlık ve Müslümanlık açısından öneminden dolayı konuyu ele alalım.
Adem(a.s.)İlk insan ilk peygamber olarak, insanı öğretmek ve yol göstermek üzere, Allah tarafından ilk kitapla desteklendi. Bundan sonra, Peygamberlerin derslerine, sohbetlerine katılanlardan liyakatli olanlar, insanları eğitip öğretme faaliyetini üstlendiler. Öğretim ve eğitimin kesildiği veya değer kaybettiği dönemlerde Allah Taala yeni bir peygamber göndererek dağınıklığın toplanmasını emretmiştir. Bu, son peygamber Hz.Muhammed (s.a.v.)'e kadar devam etmiştir.
Böylece eğitim ve öğretim faaliyetlerinin daha ziyade ibadethanelerde sürdürüldüğü görülür. Değişik devirlerde bu faaliyet okullarda da yapılmıştır.
Yukarda belirtildiği gibi insanlığın ilk devirlerinde; '… Alemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak Kabe'nin' yapıldığını Al-i İmran suresinin 96. ayetinde haber verilmektedir. Kabe, Kur'an-ı Kerim'de diğer camilerin merkezi, Allah'a inananların kıblesi olduğu da haber verilmektedir.
Bu ayet-i kerime ve diğer ayetlerde mescid olarak geçem cami, sonraları cami adıyla anılıp bilinen mekanlar çok yönlü hizmet verir. Yani; insanlığa rahmet ve hidayet olarak.
Kısaca bu iki kelime; insanlığın ihtiyaçlarının, onun sağlığını bozmayacak şekilde var olmaya devan etmesini, bu ihtiyaçların kesilmemesini, hayatın sağlıklı ve huzurlu olarak devam etmesini, hayatı sıkıntıya sokacak yollara girilmemesini ifade eder. Bunun başarılabilmesi içen, cami ve ilimle irtibatın kesilmemesi büyük önem taşır. Camiler bu nedenden dolayı yalnız yüce Rabbimize ibadet edilen yerler değildir. Böyle kabul edildiği dönemlerde hem camiler, hem de Müslümanlar ciddi sıkıntılar yaşamışlardır. Zamanımızda olduğu gibi.
Görülüyor ki, cami ve ilim, böylece, birlikte yol almışlardır. Birbirlerini kaybetmeleri halinde kör ve topal olmuşlardır. Kör ve topal olma cehalet, sefalet, buhran ve bunalımlar getirmiştir. Sonucu savaş, göz yaşı ve yıkım olmuştur.
Peygamberimiz (s.a.v.) bildirilen Tövbe Suresinin 108. Ayetinde görüleceği üzere cami dışındaki alternatiflere meyledilmemesi istenmektedir. Çünkü camiler bedenin, kalbin, ruhun ve zihnin temizlendiği, durulandığı mekanlardır. Allah ile irtibatın sıkı tutulduğu ibadethanelerdir de.
Camilerin yapılışı da şöyle belirtilir: ' …Camileri imar ve ihya ederler.' (Tövbe/18) İmar inşaat ile ilgilidir. İhya ise orayı amacına uygun olarak yaşatmaktır. Amaç, açıklandığı gibi yalnız ibadet mekanı olmamasıdır.
Bundan dolayıdır ki Peygamber (s.a.v.) Mescid-i Nebi'yi inşa ettikten sonra hemen yanında, bu günkü külliyelerin oluşumunu teşkil eden SOFA yapmıştır. Buraya devam edenlere Ashab-ı Suffe denmiştir. Ashab-ı Suffe ilk eğitim ve öğretim mekanı olarak, İslam Medeniyetinin doğmasını sağlayan ilim ve irfan meclisleri ile eğitim ve öğretim mekanlarının nüvesini oluşturmuştur.
Biz sonradan bu gelenekten uzaklaşarak, camileri yalnız ibadet mekanlarına dönüştürmüşüz. Çok şey çarpıtılıyor zamanımızda. Bununla okullara ya da bu günki, eğitim ve öğretim metotlarına karşı olduğum anlaşılmasın. Kazı koz anlamamak lazım değil mi?
Avrupa bunu sürdürmüş. Kiliselerin yanında okul yoksa mutlaka gençlerin ve öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayacak etüt veya diğer mekanlar vardır. Eğer Avrupa, Amerika devletlerindeki gençliğin ve insanların kötü halinden dem vurulacaksa, bunun cevabı; o insanların, batılda olsa, kiliselerinden ve ilimden uzaklaşmalarındandır.
Aradaki farkı Yüce Rabbimiz şöyle gösteriyor. '…Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?'(Zümer/9)
Gelin Rabbimizin şu sesine kulak verelim: ' İnsanlardan (yeryüzünde) hareket eden (diğer) canlılardan ve hayvanlardan yine böyle çeşitli renlerde olanlar vardır. Allah'a karşı ancak, kulları içinden alim olanlar derin saygı duyarlar. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok bağışlayıcıdır'. (Fatır/28)
Özlemi duyulan cami merkezli bir hayata kavuşma temennisiyle,
Sağlıcakla kalın.