Hazım sorunumuz var, hazımsızlık çekmeye devam ediyoruz. İlk başımı örttüğümde ısrarla sormuşlardı eşiniz mi kapattı yoksa anneniz mi? vs. vs.
Hayretle şahit oldum ki kendi isteğiyle bir kadının başını örtebileceği, bu kararı kendi kendine alabileceği hayrete mucip bir durumdu. Eskiden hademeler başını örterdi, köyde anneanneler ve hacı teyzeler örterdi sorun olmuyordu. Ne zaman hakim, avukat, hele milletvekili, hele protokol sınırları içinde yaşayan hanımlar örtmeye başladı; 'Tehlikenin farkında mısınız?' nidaları yankılanmaya başladı kulaklarımızda… Bir nesli başörtü yüzünden okutmayan zihniyet; közleri içinde kalmış bir ateş gibi parlamaya hazır bekliyormuş.
İnanca saygı, düşünce özgürlüğü, demokrasinin üstünlüğü, sosyal adalet gibi kavramların yerle bir olduğu anlara tanık olduk. Vaktiyle meclis masalarını yumruklayan anlı şanlı vekillerin bugün ki temsilcilerinin, grup başkan vekiline sahip çıkmak için neyi beklediklerini merak ediyorum.
Sırf kadın olduğu için, sırf başörtülü olduğu için had sınırlarını sorgulayanlar önce kendilerine dönüp siyaset yapma etiklerini nasıl alt üst ettiklerini neden sorgulamıyorlar.
Ne çok söylenecek şey var, lakin hala aynı kısır çekişmelerin devam ettirilme çabalarının ne İslam dinine ne insan haklarına ne de inanç özgürlüğüne bir fayda sağlamadığını defaatle tespit etmedik mi?
Siyaseti kıyafetler değil, özgür düşünceler yönetmeli. Üretken, paylaşımcı ve haddini bilen anlayışlar hakim olmalı. Aynı yöne bakmasa da farklı düşünceleri dile getirebilme birlikte çalışabilme enerjisi ortaya çıkmalı. Bir erkeğin bir kadına yüksek perdeden Türkiye'nin vizyonu olan bir mekanda yaptığı eleştiri sınırlarını aşan davranışını şiddetle kınıyor, tekrarının olmaması için sadece gayret etmeye çalışmanın yetmeyeceğine inanıyorum.
Başörtümüz sadece başımızı örtüyor, düşüncelerimizi veya aklımızı örtmüyor.
Gerçi anlayana sivrisinek saz anlamayana haddini bilmek farz…