KORKU İMPARATORLUĞUNDAN SEVGİNİN SONSUZLUĞUNA

Hayatının odağına parayı aldığında, parayla sınanırsın. Tam 'oldu yaklaştım' dedikçe de ellerinden kayıp gider. Yada elde ettikçe, sahip olduğun ve orda sandığın şeyleri kaybettiğini görürsün. Telafisi olmayacak kayıplar karşılığında para senin olmuştur. 'Hani mutlu olacaktım?' dersin. Mutsuzluğunu kabul etmek paranın yokluğunda daha kolayken, varlığında çok zor olmuştur.

Hayatının odağına başarıyı koymuşsundur. 'Ha oldu ha olacak' derken, giderek daha sinirli, daha tahammülsüz, daha öfkeli hale geldiğini ve işlerin çok karıştığını fark edersin. Daha da kötüsü; o başarıyı sürdürmek için tüm gücünle, tüm gayretinle uğraşıp durursun, kontrol etme hali kaslarını sıkıştırır, baş ağrıların başlar. Bir süre sonra başarısızlık korkusu gelip sarar içini ,elini çektiğinde herşey yıkılacak gibidir. Ancak içinden bir ses gücünün tükenmeye başladığını söyler , bu sefer daha bir hırsla tutunursun. Artık tahammül seviyen azalmıştır, hiç olmadık yerde kendi bağırmalarına yine sen şaşırıp kalırsın.

Yada birini koymuşsundur hayatının merkezine. Her şeyini ona göre düzenlenmiş, kendini ona adamışsındır. Zamanla sevdiğin ve seni sen yapan şeylerden uzaklaştığını fark edersin. Bir sıkıntı olmasın diye halının altına attıkların, artık ayağına dolaşmaya başlamıştır. Sevmek vazgeçmek ve uyumlanmak değil miydi? Böyle öğrenmemiş miydik? İşin garibi sen ne kadar onu merkezinde tutmaya çalışsan da o elinden kayıp gitmektedir, önce yanında yoktur, sonra yakınında bile değildir.

Kendini, sevgiyi ve dünyaya gelmenin yüce amacını hayatına almadığında, aklın ve kalbin amaçlardan çok sonuçlarda oldukça ; yaptığın her şey rüyada koşmaya çalışmak gibi bir şey haline gelir.

O kadar uğraş, o kadar emek vermişsindir oysaki. Neden ise yaramıyor peki?

Çünkü güzel insan , tüm bu tuzakların hepsine zamanında az yada çok düşmüş birisi olarak tüm kalbimle şunu söyleyebilirim ; sen, ben ,tüm insanlığın bu dünyaya gelme sebebi var ve hepimiz görmezden gelsek bile sevgiye, hoşgörüye ve merhamete bağlıyız. Bir amaca bağlıyızSenin keşfedip bulman gereken bir amaç

İşte oradan uzaklaştıkça, asıl kaynaktan, asıl nedenlerden uzaklaştıkça, bir kaygı ve endişe hali hasıl oluyor bize. Çocuklarda görülen hiperaktivite ve odaklanma problemlerinin temeli de bu yani biziz. Biz büyüklerdeki korku ve endişe düzeyi arttıkça, onlarda hiperaktivite ve odaklanma problemleri olarak ortaya çıkıyor.

Peki neden hepimiz az yada çok böyleyiz? Çünkü korkuyla büyüdük. Önce annemizden, sonra babamızdan korktuk. Sevginin en önemli iki kaynağı onlardı oysaki. Annemiz yanlış bir şey yaptığımızda doğruyu öğretmek için 'seni sevmeyeceğim' yada 'bir daha seninle oynamayacağım' diyordu. Yetmezse 'akşam baban gelsin görürsün sen gününü' diyordu. Korku çok güçlüydü ve o an işe yarıyordu ancak etkisi çabuk geçiyordu. Bu yüzden yetmeyince Allah ile korkutulduk. Tüm kainatı sevgi ve merhametle yaratan ile… Yetmezse güvenliğimizi sağlayan polisle, yetmezse hastalanınca şifa bulacağımız doktorla. Yine de korku geçiyordu. En güçlü korku bile bir an için çocuğu muma çevirse de geçiyordu. O yüzden hepsini deneyip de korkmuyorsa kapının arkasında bir öcü uydurduk. Çok korktuk ve 10 yaşına kadar az çok işe yarasada ergenlikte hiçbiri işe yaramaz olmuştu. En kötüsü de tüm inanacağımız değerler alt üst olmuştu. Ve bu şekilde gelişen her bir diyalogla korku imparatorluğunu fark etmeden büyüttük ve her yeri kapladı. İşin acayip tarafı daha çok korku hiçbir şeyi daha iyi hale getirmiyordu , bir işe de yaramıyordu. Ve aslında işe yaramamasında umut var güzel insan. İşe yaramıyor çünkü korkuya değil bilmesek de sevgiye bağlıyız.

Yani bağlı olduğumuz o amacı keşfettiğimiz, o yolda olduğumuz, umudu sevgiyi hoşgörüyü odağımıza aldığımızda korku imparatorluğu kökten sarsılacak. Daha iyiye ve güzele dönüşüm kaçınılmaz olacak

Yapman gereken fark etmek. İster doğa ister karma ister inandigin din aşkına

Kalbine nakşolmus umudu bul

Unutma ; korkuya değil sevgiye aitsin️

Kendine bir yolculuğa çıkaracak bir kaç soru bırakıyorum güzel insan. Bu sorular hemen cevap vermek için değil. Kalbine ekmen için. Zaman ver kendine. Cevap vermeye çalışmadan değerlendir.

1. Çocukken hiç sıkılmadan oynadığın oyun neydi?

2. Bu oyunu senin için önemli yapan 3 unsur nedir?

3. Bugün bu unsurlardan bir tanesini hayatında daha çok yaşamak isteseydin, neyi farklı yapardın?

4. Bunu yapmak için küçücük bir adım atsan, en basitinden bir adım olsa bu ne olurdu?

5. Bunu ilk ne zaman yapabilirsin?

Cevaplarını tüm kalbimle bekliyorum güzel insan

Dilersen hilalcatak@efelerhaber.com'a mail atabilir , dilersen yanıtını #kadingulerse Instagram sayfasından DM olarak gönderebilirsin️

Aşkla Hilal