NEŞELİ KUMSAL 2

Herkesin gözlüğü gözündeydi, geceleri hariç. Fındık kabuğu rengi uzun dalgalı saçlarını hafiften savurdu güneşlendiği şezlongdan doğrulurken. Hareket ettiği anda gözlüğün tüm ekranları çalışmaya başladı. Geniş ve kübik hatları vardı bu modern gözlüklerin ve çok kullanışlı idiler. Artık bebeklere bile doğar doğmaz takılıyordu. Böylece birçok gelişim evresinden çok daha hızlı geçiyorlar, sekiz on yaşlarında yetişkin dünyasına adım atıyorlardı.

Bir ekran tam tepeden izlerken vücudunu, bir ekran aşağıdan takip ediyordu. Önden ve arkadan görüntüler için bakışlar sağa ve sola doğru çevriliyordu. Gözlerini kısarsan zum yapman mümkündü, değişik açılar ise daha komplike jestleri gerektiriyordu. Yeni nesil gözlüklerin tek bir dezavantajı vardı: dünyayı direkt olarak filtresiz ve kamerasız izlediğin 'ana ekran' alanı giderek daralıyordu son modellerde. Öyle ki antik dönemlerde kullanılan 'at gözlüğü' nün farklı bir varyasyonu denebilirdi bunlara bir şekilde.

Fındık kabuğu rengi uzun dalgalı saçlarını hafiften savurdu güneşlendiği şezlongdan doğrulurken. Hareket ettiği anda gözlüğün tüm ekranları çalışmaya başladı. Sol omzundaki aşırı kırmızılık dikkatini çekti ilkin, bir saatten beri pozisyonunu değiştirmezse olacağı buydu. Yüzdükten sonra öteki omzunu güneşe vermeliydi. Saçları ne harika parıldıyordu, ancak şu arka uçlardaki kırıklar alınmalıydı bir an önce. O zamana kadar saçlarını toplamak daha akıllıca olacaktı belki de…

Ayağa kalkarken hızlı hareket etmemeye dikkat etti, ne de olsa on beş yirmili yaşlarda değildi artık, etleri hafiften sallanmaya başlamıştı, yandan kalçalarındaki hafif selülit gamzelerini kontrol etti gözlüğünde bir ekranı büyüterek, onca parasına mal olan son satın aldığı kremin hiç işe yaramadığını gördü umutsuzca. Heykelimsi ve pürüzsüz sırtının verdiği güvenle, ayak parmaklarının ucunda yükselerek hafifçe, unutmaya çalıştı son yıllarda kontrolsüz genişleyen göbek ve kalçalarını ve en doğal haliyle salındı sıcak kumsaldan serin deniz suyuna doğru. Uzaktan hoş duruyordu silueti de bacak boyu gereksiz uzundu onun fikrince gövdesine göre… Biraz para biriktirip üst bacaklarını en kısa zamanda kısalttırmalıydı. Beli de çok kalınlaşmıştı son aylarda. Ten rengiyle uyumlu ve varlığı hiçbir şekilde anlaşılmayan bel korselerinden edinme zamanı gelmişti artık.

Son model gözlükleri sayesinde, ince eleyip sık dokurken tedirgin bedenini, tuzlu suyun teması ile bir an aydınlandı bulanık dimağı. Hızla daldırdı kafasını suya ve yüzmeye başladı açıklara doğru kurtulma içgüdüsüyle beynindeki sonsuz yansıma ve yanılsamalardan.

Yüzdü,

yüzdü,

yüzdü…

Gözlüğü gözündeydi hala, herkesinki gibi, geceleri hariç. Kurtulamazdı, o kadar kolay değildi. İzliyordu sürekli kendisini bir başkası gibi, başkaları gibi. Çok uzaklaşmıştı kıyıdan, geri dönemeyecekti biliyordu. Oysa kumsalda güneşleniyordu diğerleri, gözlükleri gözlerinde, geceleri hariç.

Birisi yüzüyordu,

birisi oynuyordu,

bazısı geliyor bazısı gidiyordu…

Ağzındaki puronun asil duruşu ile kendisinden geçen,

yeni mayosu ile vücudunu eşsiz bulan,

bacaklarında yeni çıkan üç beş kıla kafayı takan,

defalarca saç ektiren ama kelliğine şapka dışında bir çare bulamayan,

kollarını sürekli göğsünün üzerinde kavuşturarak cılızlığını gizlemeye çalışan,

hiç gülmeyerek çarpık dişleriyle yüzleşmekten kaçan…

Herkesin gözlüğü gözündeydi, geceleri hariç ve hiçbiri farkına varmadı O'nun kıyıya geri dönemediğinin. Bir ekranda suyun yüzeyindeki hareketsiz sırtı ve yarı açık kolları kaldı son görüntü olarak, başka bir açıda derin sulara odaklanmış ifadesiz göz bebekleri. Dünyayı direkt olarak filtresiz ve kamerasız izlediği 'ana ekran' alanı giderek genişledi son nefesini verdikten sonra ve son model gözlüğü gevşeyerek sıkıca tutunduğu gözlerinden, kayıp gitti tuzlu suyun derinliklerine, sonsuza kadar.