RİSALET 2

Cahiliye toplumu deyince okur yazarlığı olmayan akla gelirse bu şartlanmadır. Bilakis okuması yazması olsa dahi öğrenmeyi kabul etmeyip kendi bildiklerinden fazlasını kabul etmeyen zihnini fiksleyen toplum cahiliye toplumudur. Böyle bir topluma gelen risalet (peygamberlik) toplumu değiştirme, geliştirme vazifesini adeta tüm becerileri aciz bırakırcasına gerçekleştirerek olayın tabii akışının dışında bir performans göstermiştir. Bizlerden birisi beğenmediği bir huyunu değiştirmeye çalışsa ne meşakkatler çekmek durumuyla karşı karşıya kalır. Lakin Kur'an geldiği toplumu geldiği zamanı ve dahi dünyanın nihayetine kadar tüm çağlar boyunca yaşayan ve yaşayacak olan insanları değiştirme ve geliştirme görevini bila istisna başarı ile devam ettirmektedir.

Müşrik deyince Allah ı tanımayan akla geliyor bu bir yanılgı yani galattır. Allah'ı yanlış tanıyan, inanç boyutunda ortak veya ortaklar atfeden kişidir müşrik ... Allah'ı tanımayan bir toplum ahlaken bitmiş bir halde olması kaçınılmaz, hal böyleyken kur anın toplumu dönüştürüp yeniden inşa etmesi yüzlerce yıl içinde karşılaşılamayacak kadar değişik bir olaydır. Bu olay basit bir şekilde okus fokus yapar gibi birdenbire kolayca oluşuveren bir durum değildir. Emek vardır, çile vardır, yeis vardır, cehd vardır, mücadele vardır, sabır, anlayış ilke, kalite ve illede emek... On yıl sonunda sadece kırk inanmış kişi kırkbirinci Hattap oğlu Ömer...

Kavram bir kelimenin yazılmasındaki anlamı demektir. Üstat Cemil Meriç'in dediği kamus namustur yani kavramı mecra'ından çıkarmak yanlış algılatmak namuslu bir iş değildir der. Sahabi dendiğinde mütemadiyen şu olgu pompalanıyor, rasulün yüzünü gören kim varsa sahabidir, sahabiler gökteki yıldızlar gibidir hangisinin yolunu tutarsan tut doğru yolu tutmuş olursun yanlış bilgisi, elbette bir amaca hizmet etmek için uydurulmuştur. Sahabinin içinde her türlü insan vardı, hırsızı da vardı, yalancısı da vardı,insan öldürmüşüde vardı, dinden döneni de vardı sadece günümüz müslümanları gibi cehri bir şekilde mürayilik derecesinde zikir çekerek, cezbelere kapılarak yerlerde yatıp yuvarlanarak ve türlü şarlatanlıklar yaparak şeyhinin köpeği olma rollerine soyunanlar yoktu. Kamusu bozmanın sebebine gelince kendi yapacakları her kötü işi sahabiye refere ederek aklamak ve paklamak amacıdır.


Sahabinin içinde fonksiyonu bozuk olanlarda vardır derken haşa tamamıda böyleydi anlaşılmasın, bazı artniyetli aklıevveller bu anlama çekme gayreti gösterirse boşa düşsünler, elbette her kötü veya kötü gibi görünen durum akıl sahipleri için ibret nazarıyle yorumlanmaktadır. Bu maksada hizmet etmesi hasebiyle yaşanmıştır. Rasulün oluşturduğu kuranın inşa ettiği toplum layüsel, günahsız, kusursuz olmamakla birlikte örnek bir toplum olmuştur. Yeryüzünün ender gördüğü bir medeniyet, sevgi, akıl, vicdan, irade, fedakarlık örneklemesiyle tarihe damgasını vurmuştur.

Rasül vahiyden önce kuranın bize tanıtmasıyla anlıyoruz ki: toplumun tamamı tarafından sevilen, güvenilen, takdir edilen bir kişi. Kur'an diyor ki; vahiyden önce sen kitap nedir iman nedir bilmezdin. Yani resul islamı kurandan öğreniyor. Ümmilikten kasıt okuma yazma bilmemesi değil, anneden doğduğu gibi arı duru bir zihine sahip, başkaca bir kitaptan etkilenmesi söz konusu olmamıştır manasındadır. Yirmi üç yıl boyunca onlarca vahiy katibinin çalışmasını denetlemiş o kadar zamanda dahi okuma yazmayı öğrenemedi demek peygamberlik şartlarından birisi olan fetanet, zeki çalışkan ferasetli olma zorunluğunu beceremedi peygamberliği sorgulanmalıdır demek manasına gelir, bu da art niyettir. Rasül beşerdi, htiyaç sahibiydi kendisini yaradana muhtaç yaradanın yardımına ihtiyaç duyan ve buna en az günde otuz defa zikreden bir kuldu.

Rasülün aldığı ilk manifesto La ilahe illallah, ilk ilke lailahe illallah de kurtul. Günümüzde biz kelimeyi tevhidi söylüyoruz, bazıları elinde tespih binlerce defa söylüyor, söyledikçe hiçbir fayda görmüyor. Problem şudur; La ilahe illallah kula kulluğa hayır demektir. Bu dinin kapısının üstünde itaat değil karşı duruş dik duruş vardır. Bu ilkeyi tersine çeviren kişiler kuzuluğu itaatı bu millete dayatmıştır. Hem kula kul olmayı, hem de kulu kul etmeye karşıdır. İslam, güçsüzler, zayıflar, kula kul olmaya hazırdırlar. Güçlendikleri zaman aynı kişiler kulu kul etmeye çalışırlar. Tevhidi bu manada hiç anlamamış, hiç duymamış, hiç düşünmemiş olanlar gerçekte hiç la ilahe illallah dememiş olanlardır. Milyonlarca tekrar edebilme yeteneğine sahip olan bilgisayar. veya tevhidi ezberlemiş bir papağan ın Müslümanlığı söz konusu olabilir mi? Demekki bu mesele seslendirme ,nakarat veya ezberden söyleme meselesi değil, anlam, bilinç, şuur meselesi .Müslüman olmak anlamın peşinde gerçeğin peşinde bilinç halinde olmak, sorumluluk bilincinde olmak demektir...