Batı tıbbı alanındaki çalışmama son verip, sağlık konusuna daha geniş perspektiften bakmaya başlamamın temel sebeplerinden biri de, hastalığa, hastaya, böl – parçala ve semptomu ortadan kaldır yaklaşımının olmasıydı. Sağlıkla ilgili konularda detayın önemini bilmek ve kabul etmekle beraber, duruma makro yaklaşımın da etkili olacağını düşünüyordum ve bu düşünce bu günkü yolculuğumun da belirleyicisi oldu. Artık, sağlığı bütüncül, tamamlayıcı ve koruyucu olarak değerlendiriyorum.
Biyolojik olarak insan; hücre, doku, organ, sistemler (dolaşım, sindirim sistemi gibi) bütünü yani bir organizmadır. Peki, gözden kaçırılan nokta nedir burada diye bakacak olursak; modern tıp hücre bazında tetkik, görüntüleme, inceleme yapabilecek kadar teknolojik olarak ilerledi. Bu gayet iyi de oldu. Ancak, bu tek başına mikro ölçekli yaklaşım dar alanı kapsadığından ve verilen eğitimler doğrultusunda tıpta branşlaşma aynı oranda arttığı için, herkesin yalnızca kendi alanına yönelik tedavi anlayışına sahip olmasına neden oldu. Sonuç olarak iyileşmeler gerçekleşmemeye başladı.
Yeni bir otomobil aldınız, markası önemli değil. Satın alırken size verilen bilgiler de, 15 bin ya da 20 bin km de bir bakım yapılması gerektiği mutlaka söylenir ve sizde bu bakımı yaptırırsınız. Diyelim ki aracınızın direksiyon kutusundan bir ses gelmeye başladı. Tamirciye götürdüğünüz de önce direksiyon aksamını kontrol eder ve eğer orada bir sorun yoksa başka bölümlere bakar, sorunu bulur ve tamir eder. Ne güzel problem ortadan kalktı değil mi? Tamir olan insan yapımı bir makine ve ayrı ayrı parçalardan, bileşenlerden oluşmakta.
İnsanın, otomobille arasında bir sürü fark olmasına ek olarak çok büyük yadsınamaz bir fark daha vardır. İnsanın sağlıkla ilgili herhangi bir problemi, yalnızca problem olan alanı etkilemiyor, tüm bedeni etkiliyor. Baş ağrısı varsa mesela, oturduğunuz yerden kalkmak istemiyorsunuz çünkü o ağrı sizin yaşam kalitenizi düşürüyor ve aktivitenizi kısıtlayarak, motivasyonunuzun düşmesine sebep oluyor. Otomobilde, direksiyondan neden ses geldiği araştırılır, sorun bulunur ve çözülür. Ancak, bu yöntem insanda aynı şekilde işlemez. Bazen sorunun tespit edilmesi bile çok uzun zaman alır, bazen sorun tespit bile edilemez çünkü hekimlikte branşlaşma o kadar arttı.... Araştırmalar çok detaylı olduğundan, veri analizleri ayrı ayrı yapıldığından, tek bir merkez (ana branş – genel dahiliye vb) tarafından değerlendirilmediğinden, her branş kendi bilgisi kadar yorum yapar ve gözden kaçanlarla beraber teşhis uzar da uzar.
Otomobil metaforunu da bu nedenle kullandım. Biz insanlar makine değiliz ki tüm uzuvlarımız tek tek değerlendirilsin... Bir hastalığı gerçek anlamda tedavi etmek için, insana BÜTÜNCÜL olarak yaklaşım sergilemek, sistemler bütünü olduğunun bilincinde olarak hareket etmek gerekir. Hastanın aile geçmişinden tutun, yaşam şeklinin, beslenme alışkanlıklarının nasıl olduğu, işinin ve sağlık geçmişinin önemi çok büyüktür tedavide. Dolayısıyla bütünsel olarak bakmak ve tüm komponentleri birlikte değerlendirerek tedavi düzenlemek gereklidir. Bu yaklaşıma; BÜTÜNSEL, BÜTÜNCÜL, HOLİSTİK gibi isimler verilmektedir.
Bir de TAMAMLAYICI TIP dediğimiz kavram mevcut. Batı tıbbı ile yapılan tedaviye ek olarak, farklı ve alternatif yöntemlerin tedavi sürecine eklenmesini ifade eder. Hastaya yoga yapması, fitoterapi alması, meditasyon yapması, sporu hayatına alması, kendisinin seçtiği başka yöntemleri hayatına eklemesinin önerildiği durumdur.
Koruyucu yaklaşımda; hastalık oluşmadan, kişinin 'tam sağlıklı' halini sürdürmesi ve bunu muhafaza etmesi amaçlanır. İşte, aracınıza belli periyodlarla yaptırdığınız bakım bu kapsamda değerlendirilir. Bunu yapmak için gerekli olan ise, yüksek farkındalık düzeyidir. Yalnızca fizik bedenine değil duygularına, zihnine ve ruhuna bakım yaparak dengede olmak, bireysel mutluluk halini sürekli hale getirmek önemlidir.
İşte bunun içinde bir sürü yol ve yöntem mevcuttur. Başta gelenler ise; spor, sağlıklı beslenme, yoga, meditasyon, sürekli araştırma yapmak, okumak, 'bilmiyorum ama öğrenmek istiyorum' diyerek, zihinsel aktiviteyi arttırmak ve böylece beyin hücrelerini canlı tutmaktır.
Seçim tamamen bizlere ait. İster hasta olmayı bekleriz, böylece bütünsel ve tamamlayıcı yöntemlerle 'tam iyi olma' halini yaşamayı seçeriz. İstersek koruyuculuk kapsamında; farkında olduğumuz – olmadığımız, bizi yoran – üzen, aşağı çeken, hayatı istediğimiz gibi yaşamamıza engel olan herşeyden, şimdi, şu anda, tamamen özgürleşmeyi seçebiliriz.