Dualitenin mutlak dengesi üzerinde kurulmuştu hayat. Gözlerimiz ilizyonlardan bulanıklaşınca dengeyi göremez olduk. Dualitenin uçlarında bulduk kendimizi çoğunlukla. Ya seviyor ya nefret ediyoruz. Ya tarafız ya karşısındayız, ya umrumuzda bile değil. Sahip olmanın derdinde mücadelemiz, yinede en kötüsü sahip olunca gelmeyen ve yıllardır beklenen o mutluluk hissi. Hani mutlu olacaktım der gibi şaşkın bir kalple kalıyoruz yolun hep sonlarında. Belki neşe ancak yolda onunla yürümeyi seçiyorsak geliyordu ancak yolun sonuna da.
Acıkınca hiç doymayacağız, doyunca hiç acıkmayacakmışız gibi,
Bulunca hiç kaybetmeyecek, kaybedince hiç bulmayacak gibi,
Ya zaman hiç geçmiyor gibi, yada nasıl geçtiği anlaşılmıyor gibi,
Sevince bir daha böyle sevilmeyecek gibi, ayrılınca bir daha sevmek istemeyecek gibi,
İyileşince hiç hasta olmayacak, hastalık gelince hiç iyi olmayacak gibi,
O yolu kaybedince bir daha bulmayacak, bulunca bir daha hiç kaybolmayacak gibi,
İki uçta yaşayınca kaos başlatıyorduk hayatta.
Ve hepsi bizim içindi, fark etmek ve buna da izin vermek gerekiyordu.
Nasıl en basitçe tekrar acıkıyorsak, sadece kalben hatırlamayı seçebiliriz,
Tekrar bulacaksın,
Tekrar seveceksin,
Tekrar başlayacaksın.
Ve tam tersi,
Ve ikisinin arasındaki tüm sonsuz olasılıklarla birlikte. Sen dengeyi seç, çok sevmenin ve hiç sevmemenin arasında görebilen ve fark edebilen olmayı seç diyordu hayat bize. İllüzyonu ancak böyle aşabilir, ve ancak gerçekten böyle uyanabiliriz hep birlikte.
Her zaman böyleydi.
Hep olacak, sen sadece hatırlamayı hatırlat,
Kalbe, hatırla de.
Sevgilerimle,
Hilal Çatak
Profesyonel / Koç