Sayın Cumhurbaşkanı; İstanbul belediye başkanlığınızdan bugüne sürekli seni takip ettim.
99-2001 krizleri 28 Şubat süreci akabinde kurduğunuz partiye 2004 yılında katıldım. 2008 yılına kadar güzel işler yaptınız ancak o zamandan sonra benim eleştirilerim başladı ve 2012 yılında esnaf ve sanatkarlar olarak sizlere sesimize duyuramıyoruz, çözüm üretemiyoruz diyerek partinizden ayrıldım.
Sayın Cumhurbaşkanı bu yazı size ulaşır mı bilmiyorum ulaşacağı konusunda çok inancım kalmadı ancak ben yine de size ulaşmasa bile tarihe not etmek için yazıyorum.
2008 yıllarından sonra başlayan atamalarınız belki sizi rahatlattı ama tabanda sürekli bir sorunlar karmaşasına neden oldu şöyle ki;
Parti teşkilatlarınızda herkes bir yere gelmek için size ve yakın çalışma arkadaşlarınla iyi olması gerekiyordu. Yapılan seçimlerin neredeyse tamamı ' seçim' değil 'seçin' şeklinde oldu ve hala devam ediyor.
Üst seviyeden atamayla gelen arkadaşların büyük bölümü ' sen benim kim olduğumu biliyor musun? ' dercesine etliye sütlüye karışmadan ve tabandan bir oy alma seçilme beklentisi olmadığından bir nevi alanında kendi krallığını kurmuş oldu ve asla yerelde yaşanan sorunlar çözülmedi ve Aydında yerel seçimlerdeki başarısızlığın temel sorunu da budur.
Diğer taraftan Milletvekillerimiz etkisizleşti ve maalesef Merkez atamasıyla geldikleri için onlarda bir nevi tabana değil tavana hizmet eder hale geldi üstüne üstlük birde yeni hükümet sistemi içinde Vekillere ulaşmak bir yana Bakana bile ulaşsanız sorunu gündeme getirip çözüm üretemiyoruz.
Elbette bunlar uzun uzadıya yazılıp çizilir tartışmalar olur ama birde yerele bazı atananlar var ki işte bunlar artık tamamen alanlarında kendilerini sadece size karşı veya ortağınıza karşı sorumlu olduğunu beyan edip kimseyi ne dinliyorlar ne de anlıyorlar. Masanın arkasına bir Bayrak ve Sizin Fotoğrafını astılar mı her şey tamam oluyor!
Sayın Cumhurbaşkanı; Adalet ve Kalkınma adıyla çıktığınız yolda maalesef şehirlerde, ilçelerde beldelerde çok sorunlar yaşanıyor. Esnaf ve sanatkarlar zor durumda ve sorunları bence size direkt anlatabilecek ne meslek örgütleri kaldı nede tabanda meseleyi gerçekçi çözüm bulacak yetkililer. Yerelde ki yetkililerin ortak cevabı ' Sayın Cumhurbaşkanımız emretsin yaparız' şekline döndü işte bu mantık hiç bir zaman Adaleti ve kalkınmayı sağlamaz. Bence hemen partisine bakmaksızın şehirlere vatandaş gibi yaşayan gözlemciler gönderin şehirlerde neler yaşanıyor! Kimler ne haltlar yiyor! 3-5 koyunu çobanlık yapamayacak olanların nasıl makamlara getirildiklerini görsün yazsın size bilgilendirsin aksi halde bir dönem emek verdiğim Partiniz gelecekte çok eleştirilecek! Keşke 3 dönemden sonra devam etmeseydik! Keşke Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmeseydik! Diyeceğiz.
Sayın Cumhurbaşkanı; Eniştem Milas'ta yaşar 1920 doğumlu sağlığı yakın zamanda görmedim ama iyiydi. 10 yıldan fazla oldu bir gün ziyarete gittim. Kapıdan girişte ' enişte ne yapıyorsun!' dedim ne yapayım Süleyman ben öleceğimde benim komutanlar benim hakkımı nasıl öder bilmem! Deyince video kayda geçtim.
Sordum. Enişte anladığım kadarıyla 1944 de askerden gelmişsin, hep anlatırlar bu tek parti dönemine ne oldu o zaman İnönü çok kötü bir adam mıydı? Dedim
Eniştem dedi ki; Süleyman Oğlum biz İnönü'yü tanımadık şimdiki gibi hızlı araç, radyo, TV yoktu biz İnönü'yü tanımayız ama İnönü'nün adamlarıyız diyen devlet adamları olduğunu söyleyenler bizi çok rezil etti! dedi.
Kıssadan hisse yarınlarda bugünlerin iyi anılmasını bir Türk Evladı olarak çok arzu ederim..