Çocuğunu neyle doyuruyorsun güzel insan ?
Sen çocukken en çok neye aç kalmıştın?
Duygusal açlıktan yiyormuşuz durmadan. En çok kime duygusal açız güzel insan?
İştahlı çocuk neden parmakla gösterilecek kadar az?
İnsanın mutluluğunun, hayattan aldığı tadın, hayata kattığı anlamın bebeklik dönemi yeme haliyle bir bağlantısı var mıdır?
Tüm bu soruları detaylı düşünmeye ve sorgulamaya geçmeden önce bir şey paylaşmak istiyorum;
Güzen insan,
Çocuğunun karnını yedikleri,
Çocuğunun zihnini oyunları,
Çocuğunun ruhunu duyguların besler.
Çoğumuz çocuğun ne yediğine ve neyle oynadığına azami hassasiyet gösteriyoruz.
Abur cubur yemesin sağlıklı beslensin, zihnini açacak oyuncakları olsun istiyoruz.
Maddeye mana katar ruh.
O zaman çocuğumun aldığı en önemli besin duygularım oluyor. Çünkü ruhunu duygularımla besliyorum.
Peki ne var duygularımızda çoğu zaman gelecek kaygısı, korku ve endişe! Haksız da sayılmayız.
Yinede çocuğumuzun ruhunun çoğunlukla kaygı endişe ve korku ile beslendiğini hayal edin.
Ne oynadığının yada ne yediğinin pek anlamı kalıyor mu?
Bunların hepsini sorgulayacağız güzel insan, sorgulamayınca yaşamışta olmuyoruz. Ömrümüz bir çoğunun olduğu gibi sadece gelmiş geçmiş oluyor.
Çocuğun neye tok, neye aç ?
Çocuğun yiyecek bir şeyleri az yada çok, çok sağlıklı yada değil her zaman buluyor. Ve biliyor musun çocuklar en çok sana aç kalıyor ve bu nelere sebep oluyor bilmek istiyor musun?
Merve Karaoğlu'nun Psikoloji Anabilim Dalı Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı Yüksek lisans tezine göre ( 18-40 yaş arası, 345'i kadın ve 159'u erkek olmak üzere toplam 504 katılımcı oluşturmaktadır. Veri toplama araçları olarak Öz Duyarlık Ölçeği, Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği, Yeme Bozukluklarını Değerlendirme Ölçeği, Çocukluk Çağı Ruhsal Travma Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır) duygu düzenleme güçlüğü ve öz şefkatin yeme tutumları ile çocukluk çağı travmaları arasındaki ilişkide aracı rol oynadığı bulunmuştur.
Yani güzel insan biz, sadece karnını büyüsün gelişsin diye zorla doyuruyorum yoksa yemiyor dediğimiz her an, gerçekte 'duygu düzenleme güçlüğü' ve 'öz şefkat azalmasına' neden oluyoruz. Üstelik bunu hiç kastımız ve niyetimiz olmadan yapıyoruz.
Doğar doğmaz bebeği bırakırsanız, hayatta kalmak için annenin karnındaki kahverengi izi takip edip kahverengileşen memeye ulaşabilir ve hatta kaır. Çünkü hayatta kalmak için sayısız yetenekle donanmış binlerce yıllık insan neslinin genetik kodlarıyla bezenmiştir. Mesela biraz yüksekten düşünce kafası yere değmesin diye popo aşağıda eller ve ayaklar yukarıda başını koruma iç güdüsüyle manevra alabilir. Peki nasıl oluyorda bu bebekler, ne zaman acıktığını bilen, acıkınca yemeğe ulaşmasını bilen, ne zaman doğduğunu bilen bebeklerden iştahsız, zorla yemek yiyen, açlığını tokluğunu bilmeyen bebeklere ve sonrasında da doğal olarak yeme problemi olan, seçici ve mutsuz insanlara dönüyorlar?
Çünkü biz isteyince yesin istiyoruz, oda yetmiyor bizim istediğimizi yesin istiyoruz, o da yetmiyor bizim istediğimiz gibi hiçbir yeri batırmadan yesin istiyoruz.
Bak bazen söyle diyorlar 3 gün bir şey vermedim yemedi. Hani kendisi açlığını tokluğunu bilirdi?
Bilirdi tabiki güzel insan ama biz acaba yiyecek mi yemecek mi, ah 3 saat oldu yemedi, aha bir gün oldu yemedi, ben demedim mi bu çocuk inat diyerek ve daha onemlisi karında kocaman bir endişeyle geçiriyoruz o 3 günü. Yoksa keyifle neşe içinde ve güvende, odağımız kendimizde geçirsek, her defasında onerdiğim herkeste olduğu gibi bütün çocuklar yer, hemde iştahla yer ve şaşkın bakışlarımız arasında çok da kolay olur.
Eğer sen denediğinde hep ilki oluyorsa güzel insan ve çocuğun hiçbir şey yemiyorsa, tebrik ederim şahane bir çocuk yetiştirmişsin. Çünkü ilk olarak, karakteri yüksek hiçbir çocuk başkası istiyor diye yemez yada bunu endişe ile yapmaz. Çünkü aynı senin gibi başkasının yolundan gitmek için değil, konu ne olursa olsun kendi eşsiz yolunu bulmak için geldi bu dünyaya. İkincisi çocuğunda aynı senin gibi, korkuya ve endişeye değil, güvene güzele ve sonsuz olasılığa ait. İzin verir ve alan yaratırsan çocuklara ektiğimiz endişe hali kalıcı olmayack. Keyifle önce yemeğin sonra hayatın tadını çıkaracak.
Ve çocuklar er geç yemeğe doyar önemli olan sana aç kalmasın güzel insan.
Sonra sana açken ders çalışmak istemiyor.
Sonra onu hiç bisşey motive etmiyor.
Sonra hiçbir şey yapası gelmiyor.
Ve bir türlü konsantre olamıyor.
Ve geceleri ağlayarak uyanıyor.
Ve geceleri uyuyamıyor.
Ve öz şefkat ve değerlilik duygusunu almak için saatlerce oyun oynuyor, like almak için saatlerini sosyal medyada tüketiyor.
Ve bu negatif girdap birbirini besliyor.
Güven güzel insan, ilahi sistemde hata olmadığına güven. Yaradan'ın yavrunu kadir sıfatıyla bilgilerle donattığına güven, bu bilglerle dünyayı cennete cevirecek kalp gücünü ona verdiğine güven. Tüm bunları yapabilecek yavruna tabiki acıktığında yemek bulma ve doyduğunu anlama kabiliyeti ihsan ettiğine güven.
Güvendiğinde ve alan tanıdığında yaşayacağın mucizelere güven.
Ve herşeyden önce anne ve babasının neşesine, mutluluğuna ve ona ayıracağın kaliteli vakitte herşeyden daha önemli olarak neşeli oyunlar oynamaya ihtiyacı olduğuna güven.
Tüm bunlar için senin ne kadar şahane yaratılmış olduğuna güven.
Aşkla ve şükürle Hilal