Son günlerde siyasi tartışmaların odağında Ayasofya var. Meselenin dış politika boyutu uzmanlarınca değerlendirilmesi gereken bir konu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 'Ayasofya meselesi uluslararası bir konu değil, ulusal egemenlik konusudur' açıklaması önemli. Ben daha çok bu topraklar içerisindeki Ayasofya tartışmalarına dair birkaç not düşmek isterim.
Geniş katılımlı toplumsal taleplere siyasi erkin direnci talep edileni sadece geciktirir, engelleyemez. Ayasofya'nın statüsü ile ilgili talebi olanlar eğer bu talebin toplumsal olduğunu düşünüyorlarsa endişeye kapılmamalılar. Açık konuşmak gerekir; benim de katıldığım görüşe göre sosyolojik açıdan toplumsal talep inkar edilemez, toplum Ayasofya'nın camii olarak ibadete açılmasını istemektedir. Bu toplumsal talebin varlığının sürmesi başarısını kaçınılmaz olarak getirecektir.
Amerikalı siyaset bilimci Samuel Huntington'ın ortaya attığı medeniyetler çatışması kavramı, Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmesi olayında tekrar değerlendirilmeli. Ayasofya'nın açılışında İmparator Jüstinyen Süleyman Mabedine atıfla 'Ey Süleyman! Seni yendim' demişti. Muhtemel ki Ayasofya'nın camiye çevrilmesinin nedenlerinden biri, aslında yenilenin Jüstinyen olduğunu göstermek içindir.
Elbette biz müslümanlar orada namaz kılmak isteyeceğiz. Başka din mensupları da kendince ibadet etmek. Müze olarak kalmasını isteyen kimileri de olacaktır. Her görüş sahibi ifade özgürlüğüne sahip olmalıdır ancak her sorunun çözümünde ara formül bulunamayacaktır. Bütün dinlere aynı anda açılan bir Ayasofya ise başlı başına bir garabet ve tarafların memnun olmayacağı bir sorun kaynağına dönüşür.
Bu meselenin bugün için belirleyicisi siyasi olarak güç yetirebileceklerin seçecekleri pozisyondur. Kamu diplomasisi elbette gözetilmeli, meselenin dış dünyada yaratabileceği menfi tesirler bertaraf edilmelidir. Ayasofya açılırken en dikkat edilmesi gereken husus ise binada yapılacak fiziki değişikliklerdir. Maalesef ülkemizde sıkça yaşanan mimari facialardan birine konu olması derinden yaralayıcı olur.
Ayasofya asla siyaset konusu olamaz ancak mevcut toplum düzeninde toplumsal talebin yerine getirilmesi siyaset eliyle olmalıdır. Danıştay elbette bir kararnamenin geçerliliği üzerine karar verme makamıdır ancak Ayasofya hakkındaki kararı toplum vicdanı vermiştir.
Medeniyetler çatışmasında galibiyet için Ayasofya'yı açmak yeterli olmaz. Ayasofya'yı tahkim eden Mimar Sinan'dan, Ayasofya'nın mimarları Miletli İsidoros ve Trallesli Anthemius'tan, Vedat Dalokay'dan büyük mimarlar yetiştirmeliyiz. Zafere giden yol, Kocatepe Camii ve pek çok yeni camimizde olduğu gibi özgün eser vermekten korkmaktan geçmiyor. Bilindiği üzere Kocatepe camii için yapılan ilk proje Vedat Dalokay'a aitti. Projenin temelleri dahi atılmıştı ancak fazla modern bulundu ve atılmış temeller yıkılarak bugünkü Kocatepe camisi inşa edildi. Dalokay'ın projesi ise Pakistan'da Faysal Camisi için yapılan yarışmayı kazandı ve hayata geçti.
Ezcümle; Ayasofya'nın statüsü hakkında birbirinden farklı talepleri olanların tartışması sonuca ulaşmayacaktır. Dini taleplerin soyut argümanlarla rasyonelleştirilmeye çalışılması manasızdır. Bugünün kutsal bilgeliği (Agía Sofía) bilgece davranmak ve kutsalı tartışmamaktır. Ayasofya'dan elde edilecek manevi hazzın maddi olan siyaset hazzına tercih edilmemesi ise tercihini bu yönde kullanan tüm siyasi taraflar için kazanç sanılan bir kaybediştir.