Saygı değer okuyucularım,
Sık sık garip durumlarla karşılaşıyoruz. Bu bazen insan üzerine, bazen varlıklar üzerine, bazen
bu konuda olduğu gibi kadınlar üzerine oluyor. Çoğunlukla “üreten kadınlar” diye ifadeler duyuluyor.
Bunun bir kısmı kadınlar tarafından söylendiği gibi; bir kısmı da bazı kuruluşlar tarafından ifade
ediliyor. Konunun garipliği açısından bir karşı soru ile konuya giriş yapalım: Üretmeyen kadın var mı?
Elbette ki hayır. Dünya kuruldu kurulalı kadın ürettiği gibi erkek de üretmiştir. Dünyayı kadın
ve erkek birlikte inşa etmiş, bugünlere getirmiştir.
Peki, bu söz nereden gelmiştir. Geçmiş yıllarda Almanya’ da görevli olduğum günlerde, Alman
TV kanallarının birinde “Türkiye’ de kadın” konulu bir program vardı. O programda; “kadınların sürekli
çalıştığı, hatta bir kadın çift sürerken, kocasının namaz kıldığı…” işleniyordu. Bu çarpık ve kasıtlı bir
programdı. Ülkemizde kadın erkek birlikte çalışırlar, birlikte dinlenirler, birlikte yiyip içerler. Bunun
dışında kadını küçük düşürücü her türlü söz ve hareket cahillikten ve gaddarlıktan ileri gelmektedir.
Pek çok konuda olduğu gibi; kadınların “şahsiyetlerini kazanmaları”, “ayakları üzerinde durmaları”,
“kendilerini ifade edebilmeleri, özgürlüklerine kavuşmaları”, “dört duvar arasından dışarıya
çıkmaları”, “doğurganlıklarıyla değil üretkenlikleriyle ele alınmaları…” ifadeleri bizim kendi değer
ölçülerimizden kaynaklanan değil; emperyalist oluşumların içimize soktuğu, doğru gibi gözüken büyük
yanlışlardandır.
Zira İslamiyet’in dışındaki oluşumlarda kadın; “yüzkarası” kabul edilirken ya da “insan olup
olmadığı” tartışılırken, Tevhîd Akidesi’ nde ve İslamiyet’te kadın değerli bir insan olarak ele alınmıştır.
Ne yazık ki, Yüce Kitabımızın ve Hz. Peygamber’ in sözleri bile çarpıtılarak, maalesef kendi içimizde
bile tartışmalara sebebiyet verilmektedir. Hâlbuki durum böyle değildir. Kur’an-ı Kerim’ de
Nisa=Kadın, Nur, Meryem Sûreleri vardır. Bu ve diğer sûrelerde “kadınlar” yüceltilmiştir. Ayrıca,
şahsiyetini veya karakterini koruyamayan kadınlar da ibret olarak gösterilmiştir.
İslamiyet; Cennete gitmenin yollarından birini annenin rızasına bağlarken, Dinimizi eksik ya
da yetersiz görmek akla ziyandır.
“Modern ve Çağdaş” insanlar olarak şu bari düşünülebilirdi: İlk insan Hz. Âdem’ in yanında
Havva anamız vardı. Âdem babamız Sirilanka’ ya, Havva anamız da Suudi Arabistan’ ın Cidde kentine
indirildiği Dinler Tarihi kaynaklarında zikredilmektedir. Sonra bu ikisi, birbirlerini ararlarken, Yine
Suudi Arabistan’ ın Mekke şehrinin yakınlarında bulunan Arafat Tepesi’ nde buluşmuşlar ve bu tepeye
Cebel-i Rahme= Rahmet Tepesi adı verilmiştir. Bugün dâhi dünyanın dört bir tarafından Hacca
gidenler Arafat Ovası’ nda buluşarak, bu tepenin etrafında toplanmaktadırlar. Ayrıca kıblemiz olan
Kâbe’ yi ilk inşâ eden Âdem babamız ile Havva anamız olmuştur.
Diğer bir örnek; Hacer validemizdir. İbrahim Peygamberin eşi olan Hacer validemiz. Mekke
şehrinin İlk kurucusu ve yine Hac ve Umre’ ye gidenlerin ibadetlerinde yer alan Say=Koşma görevi
ondan kalan bir uygulamadır.
Peygamberimizin eşi Hz. Hatice tüccar idi. Hz. Aişe dini ilimlerde otorite idi. Yine Hz.
Peygamber’ in devrinde pek çok kadın; savaşta, ticarette, sanatta, ekonomide kendilerini göstermiş
seçkin şahsiyetlerdi. Peygamberimizin teyzesi Hala Sultan, Kıbrıs Fethi’ ne katılmıştır.
Dolayısıyla İslamiyet; kadını dört duvar arasına sokmamıştır. Onu erkeğin bir rakibi veya
karşısında bir varlık değil, onurlu bir insan olarak görmüştür.
Bundan dolayı bütün kadınlar “üreten kadın” olup; İslam’ ın onlara verdiği haysiyetin daha iyi
anlaşılması temennisiyle,
Sağlıcakla kalın.