Toprak yolun kenarında büyükçe bir taşa çökmüştü. Böğürerek ağlıyor, bir taraftan küfrediyordu. Yanaklarından çenesine doğru süzülen gözyaşlarına elinin tersiyle müdahale ediyor, bu hareketle ağır makyajı katman katman çözünüyor, yüzünü mora kaçan bir renge buluyordu. Mantar topuklu leopar desenli iskarpinleri, turuncu ağırlıklı allı güllü mini eteği ve iri memelerinin çoğunu açıkta bırakan altın rengi dekolte bluz, biraz ötede yer alan köyün pavyonundan çıktığını aşikar ediyordu.

Kadın ve adam doğa yürüyüşüne çıkmışlardı. Emekli olalı ve şehir hayatını terk edeli iki yılı aşmıştı. Kör ve sağır değillerdi, dolayısıyla ikisi de fark ettiler kadını… İçgüdüsel olarak daha bir yanaştılar birbirlerine, hatta el ele tutuşmak gereksinimi hissettiler yürüyüp geçerken O'nun yanından. Arkalarına hiç bakmadılar ve hiç konuşmadılar.


Toprak yolun kenarında büyükçe bir taşa çökmüştü. Böğürerek ağlıyor, bir taraftan küfrediyordu. Yanaklarından çenesine doğru süzülen gözyaşlarına elinin tersiyle müdahale ediyor, bu hareketle ağır makyajı katman katman çözünüyor, yüzünü mora kaçan bir renge buluyordu. Mantar topuklu leopar desenli iskarpinleri, turuncu ağırlıklı allı güllü mini eteği ve iri memelerinin çoğunu açıkta bırakan altın rengi dekolte bluz, biraz ötede yer alan köyün pavyonundan çıktığını aşikar ediyordu.

Kadın ve adam doğa yürüyüşüne çıkmışlardı. Emekli olalı ve şehir hayatını terk edeli iki yılı aşmıştı. Kadın kocasına yanaştı O'nun önünden geçer geçmez:

-Bir baksaydık, elini karnına götürüyor sanki; yarası falan olabilir, diye fısıldadı kulağına.

-Olmaz, sakın bulaşma, hadi yürü, dedi adam en kararlısından bir sesle.

El ele tutuşmadan, adam önde kadın arkada, günlük gezinti rotalarına devam ettiler. Kadın dönüp dönüp bakmadan duramadı arkasına ve hiç konuşmadılar.


Toprak yolun kenarında büyükçe bir taşa çökmüştü. Böğürerek ağlıyor, bir taraftan küfrediyordu. Yanaklarından çenesine doğru süzülen gözyaşlarına elinin tersiyle müdahale ediyor, bu hareketle ağır makyajı katman katman çözünüyor, yüzünü mora kaçan bir renge buluyordu. Mantar topuklu leopar desenli iskarpinleri, turuncu ağırlıklı allı güllü mini eteği ve iri memelerinin çoğunu açıkta bırakan altın rengi dekolte bluz, biraz ötede yer alan köyün pavyonundan çıktığını aşikar ediyordu.

Kadın ve adam doğa yürüyüşüne çıkmışlardı. Emekli olalı ve şehir hayatını terk edeli iki yılı aşmıştı. Kadın kocasına yanaştı
O'nun önünden geçer geçmez:

-Bir baksaydık, elini karnına götürüyor sanki; yarası falan olabilir, diye fısıldadı kulağına.

-Olmaz, sakın bulaşma, hadi yürü, dedi adam en kararlısından bir sesle.

Kadın dinlemedi adamı, geri döndü. Tam yaklaşmıştı ki feryat figan ağlayana, kolundan haşince yakaladı kocası:

-Buraya gel, demedim mi sana, güven olmaz böylelerine, diye höykürdü ve güçlü kollarıyla çekiştirerek uzaklaştırdı onu kendisiyle beraber. Adam önde, elinden kavrayıp sürükledi kadını koşar adımlarla.


Toprak yolun kenarında büyükçe bir taşa çökmüştü. Böğürerek ağlıyor, bir taraftan küfrediyordu. Yanaklarından çenesine doğru süzülen gözyaşlarına elinin tersiyle müdahale ediyor, bu hareketle ağır makyajı katman katman çözünüyor, yüzünü mora kaçan bir renge buluyordu. Mantar topuklu leopar desenli iskarpinleri, turuncu ağırlıklı allı güllü mini eteği ve iri memelerinin çoğunu açıkta bırakan altın rengi dekolte bluz, biraz ötede yer alan köyün pavyonundan çıktığını aşikar ediyordu.

Kadın ve adam doğa yürüyüşüne çıkmışlardı. Emekli olalı ve şehir hayatını terk edeli iki yılı aşmıştı. Kadın kocasına yanaştı O'nun önünden geçer geçmez:

-Bir baksaydık, elini karnına götürüyor sanki; yarası falan olabilir, diye fısıldadı kulağına.

-Dövmüş olabilirler, ama başa bela da olabilir bu tipler, diye cevapladı adam, ikilemde olduğu belliydi.

Birkaç saniye sürmedi tereddütleri, el ele tutuştular, ikisi aynı anda döndüler.