Sanayi devrimi ile beraber, kas gücü ve tabiat kuvveti olmadan, makine ile işlerimizi daha hızlı ve kolay şekilde yapabilir olduk. Uzakları yakın ettik. Zenginleştik ve hayatımız kolaylaştı.
Modern insan Sanayi Devrimini sadece Aklın rehberliğinde yaptığını ilan etti. Sadece aklın rehberliğinde 'dünya cenneti' inşa edebiliriz dedi. Modern insanın, akılla dizayn ettiği yeni dünyada, 'krallar tahtından indirildi'. 'Tanrının emri olan dinin gücü ortadan kaldırıldı.'
Modernitenin kurduğu, dünya cennetinde, modern insan, maddi olarak refaha ulaşsa da, kalbi huzur bulmadı. Hayatı kolaylaşsa da mutluluğu artmadı, hatta mutsuz oldu. Yani, kısacası Aklın dışında hiçbir rehber tanımayan modern insan, iç dünyasındaki açmazlara cevap veremedi. İç dünyasını cennete çeviremedi.
Akılla kurulan yenidünya, iki dünya savaşı yaşadı. Modernitenin ortaya çıkardığı refah, maddi olarak batı dünyasının faydasına olurken, bu refah yerkürenin her köşesinde kan zülüm, gözyaşı, acı ve ahlaksızlık olarak kendini gösterdi.
Mutsuz olan modern insana, bir teselli sunmak gerekiyordu. Bu teselli HER AN DEĞİŞİM idi. İnsanın, her an değişimle, çok fazla derine dalmadan, düşünmeden yüzeydeki şeylerle oyalanması sağlandı. Değişim, 1950 yılına kadar, tükettiğin miktarda iyi ve mutlu olabilirsin diye nitelendirildi. 1950 den sonra değişim, küreselleşmenin de etkisiyle, satın aldığın kadar iyi ve mutlusun diye tanımlandı. Çünkü modern insanın tüketecek kadar sabrı yoktu. Satın al, tüketmeyi beklemeden tekrar satın al, nasıl olsa tüketirsin denildi. Bu hayat tarzı, modern insanı, içgüdülerinin ya da nefsinin esiri kıldı.
Sanayi devrimi devam ederken, enformatik devrim ortaya çıktı. Enformatik devrimle beraber doğru ve yanlış bilgi hızla yayıldı. Kitleler değişim hastası yapıldı. Artık ne olduğunu anlamadan değişim uğruna ömürler, zamanlar, imkanlar, sağlıklar, zihinler ve kalpler tüketilir oldu. Bu kadar değişimin olduğu yerde, değişmeyen, ölümler, doğumlar, acılar idi. Sadece vasıtalar değişti.
Modernitenin sunduğu cennette yaşamak o kadar kolay değildi. Cennette yaşamak için para, diploma, güç vb. nitelikler lazımdı. Bu niteliklerin bazıları, insan ihtiyarlayınca ortadan kayboluyordu ya da azalıyordu. Bu gün cennette yaşadım, fakat yeteneklerim kaybolunca, bu cennette nasıl yaşarım sorusu, insanın canını sıkıyordu. Bu sebeple modern insan, yarını düşünmemek için kendini içki, uyuşturucu ve eğlenceye verdi.
Modern insan akılla dizayn ettiği 'dünya cennetinde', bütün insanlarla beraber yaşamak için Allah'a, ya da aklın dışında hiçbir kılavuza gerek duymaz. Bu tezle hareket edildiğinde, dünyanın bir cennet olmadığı, son yüzyılda yaşanan iki dünya savaşı ve insanlığın görülen manzarası ile anlaşılmıştır.
Arzu ve isteklere hitap eden 'satın al' akımına karşı müstağni kalınabilirse; din, akıl, ruh, vicdan ve sevgi gibi diğer donanımların farkına varıp, onlar değerli hale getirilebilir.
Modernite, insanın manevi dünyasını cehenneme dönüştürdüğü gibi, insanlığın gönül dünyasına derde deva hiç bir şey sunamamıştır. Bu sebeple öze dönüşle, kendimize gelmeliyiz. Bu sadece akılla değil, akılla beraber manevi alanımız da devreye sokulmalıdır.
Yeni dünyada sadece aklın değil, aynı zamanda Cenabı Rabbil aleminin hükümlerine ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır.. Yüce Mevla'mızın bize gösterdiği yol, içgüdülerimize ya da nefsimize hitap eden 'satın al' akımına karşı durabilmektir.
Varoluşumuzu sadece maddeye dayandırmadan; nerden geldik, nereye gidiyoruz, şuanda niçin buradayız soruları çerçevesinde bir hayatı tercih ederek, maddi ve ruhi varlığımızın huzur bulmasına yardımcı olunmalıdır.'
NOT; Bu yazı, misafir kalem olarak Cezaevi vaizi
Tarafından kaleme yazıldı. Kendisine teşekkür ederim.
Sağlıcakla kalın.